18 Ağustos 2019 Pazar

Antalya'da Gezilecek Yerler

Türkiye’nin en büyük 10 ilinden birisi olarak kabul edilen ve turizm potansiyeli nedeniyle yaz aylarında, yerli yabancı turist akınına uğrayan Antalya, M.Ö. 2. Yüzyıl içerisinde, Bergama Kralı’nın “Bana bir yeryüzü cenneti bulun” şeklindeki isteği üzerine kurulmuş bir şehirdir. Ülkenin en çok göç alan şehirlerinden birisi olarak kabul edilen ve sahip olduğu tarihsel güzelliklere doğal güzelliklerini de ekleyen şehir, Türk Rivierası olarak adlandırılmakta ve KaşKemerSideBelek, Alanya ve Manavgat gibi birçok turizm beldesine ev sahipliği yapmaktadır. Peki Antalya’ya geldiğinizde nereleri gezebilirsiniz?

Teke Yarımadası : Antalya Körfezi ile Fethiye arasında bulunan yarımada, oldukça geniş bir coğrafyada kurulmuş olmakla birlikte ismini, Anadolu Selçuklu Dönemi içerisinde bölgeye yerleşmiş olan Teke Boyu’ndan almıştır ve antik dönem içerisinde de Likya olarak adlandırılmıştır. Yaz turizminde önemli bir yere sahip olan ve turistlerin yoğun olarak ilgi gösterdiği yarımada, yumuşak bir iklim yapısına ve elverişli tarım arazilerine sahiptir.

Abdal Musa Türbesi : Tam olarak yapıldığı yıl bilinmemekle birlikte Abdal Musa dergahındaki kitabesine göre 13. Yüzyılda yaptırıldığı tahmin edilen türbe, Antalya’nın Elmalı ilçesine bağlı olan Tekke Köyü’nde bulunmaktadır. 1835, 1910 ve 1968 yılları içerisinde 3 kere onarımdan geçirilmiş olan türbe, geçirdiği onarımlar nedeniyle orjinalliğini kaybetmiş durumdadır.

Altınbeşik Düdeni : Dünyanın en ilginç mağaraları arasında kabul edilen Altınbeşik Düdeni, Antalya’nın İbradı ilçesi içerisinde bulunmaktadır ki geziniz sırasında keşfedeceğiniz yeraltı dünyasının güzellikleri ve mağaranın atmosferinde göze çarpan detaylar, size harikalar dünyasının kapısını açacak güzelliktedir.

Çavuşköy : Adrasan olarak da bilinen ve Kumluca ilçesi sınırları içerisinde bulunan Çavuşköy, denizi ve kumu ile turistlerin, su sporu tutkunlarının ve sualtı fotoğrafçılarının ilgisini çekmesinin yanısıra yemyeşil doğası ile kampçıların da ilgi odağı haline gelmiştir. Sığ bir denize sahip olan koy, yüzmeyi yeni öğrenenler için ve çocuklar için oldukça uygun bir bölge durumundadır.

St. Paul Yolu Antalya ile Isparta arasında bulunan yol, Türkiye’nin en uzun ikinci yol rotası olarak kabul edilmektedir. Coğrafi koşulları nedeniyle oldukça zor bir parkura sahip olan yolun, Likya Yolu’ndan daha sert bir yapıya sahip olduğu bilinmektedir. Yürüyüşünüz sırasında dağlar, şelaleler, yaylalar, antik kentler ve nehirler ile karşılaşacağınız yolun, Aspendos ve Perge olarak iki farklı başlangıç yolu bulunmaktadır. Su olan bölgelerinin kamp yapma açısından oldukça uygun olmasının yanısıra en çok ilgiyi bahar dönemlerinde görmektedir.

Antalya Atatürk Evi Müzesi : Cumhuriyet’in ilk yıllarında Atatürk’e tahsis edilen ancak 1984 yılında Kültür Bakanlığı bünyesine verilen ve müze haline getirilerek 1986 yılında ziyarete açılan müze içerisinde, Atatürk'ün Antalya'ya gelişlerinin konu aldığı haber kupürleri, resimleri, Atatürk'le ilgili belgeseller izlemek için ayrılan oda, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan itibaren basın paralar sergilenmesinin yanısıra Anıtkabir Komutanlığı'ndan getirtilen Atatürk'ün şahsi eşyalarının sergilendiği bölüm, müzenin en önemli bölümü olarak bilinmektedir.

Hoyran : Papatya cenneti olarak da bilinen Hoyran, kaya mezarlarına ev sahipliği yapmasının yanısıra Kekova Yarımadası, Kızlarsivrisi, Çayağzı sahili gibi birçok renk tonunu bünyesinde barındıran birçok güzellik ile ziyaretçilerini beklemektedir.

Papazkayası Mağarası : Antalya Şehir Kulübü’nün hemen arkasında kalan mağara, 149 metrelik bir uzunluğa sahip olmakla birlikte deniz kıyısında yer almasına rağmen içerisinde su birikintisi bulunmamaktadır. İçerisinde çok fazla sarkıt ve dikit bulunmayan mağara, güney - kuzey doğrultusunda oluşmuştur.

Düdencik Mağarası : Antalya’nın Akseki ilçesi sınırları içerisinde bulunan mağara, Türkiye’nin en derin mağarası olarak kabul edilmektedir. Kızılçam ormanlarının içerisinden geçerek gidilen ve yolun sağ tarafında bulunan dik yamaçlı Manavgat Vadisi’nden 8 km sonraki orman yolunun 500 metre ilerisinde bulunan mağara, 10 metre genişliğe ve 30 metre derinliğe sahiptir. Mağaranın girişinin oldukça zorlu olması nedeniyle ekipman gerektirmektedir.

Gökbük Kanyonu : Çok fazla bilinmemesine rağmen doğa sporları için oldukça uygun bir ortam sağlayan kanyon, Gökbük Köyü sınırları içerisinde bulunmaktadır. Eğer adrenalin tutkunuysanız, trekking, yamaç paraşütü, kano ve benzeri doğa sporu türlerini seviyorsanız, nesli tükenmekte olan birçok hayvana ev sahipliği yapan ve balık tutma imkanı da bulabileceğiniz kanyon, ilk tercihleriniz birisi olmayı haketmektedir.

Antalya Hayvanat Bahçesi : Antalya’nın Kepez ilçesi sınırları içerisinde bulunan hayvanat bahçesi, 104 farklı türde 1000 tane hayvana ev sahipliği yapmaktadır. Şehir merkezine 1 km mesafede bulunan hayvanat bahçesi, değişik hayvanları görebileceğiniz gibi yeşillikler arasında piknik yapma olanağı sunmaktadır.

Suluin Mağarası : Antalya’nın Finike ilçesi sınırları içerisinde bulunan mağara, içerisinde barındırdığı sarkıtlar, dikitler ve traverten havuzları ile dalışçılar için oldukça cazip bir alternatif oluşturmaktadır.

Güllük Dağı Milli Parkı : Şehir merkezine 31 km mesafede bulunan ve Termessos Antik Kenti'ne deev sahipliği yapan milli park, 6702 hektarlık bir alana sahip olmakla birlikte ziyarete gelenlere oksijeni bol bir ortam sunmaktadır.

Akseki Dipsiz Göl : Akseki ilçesi sınırları içerisinde bulunan göl, 1702 metrelik yüksekliği, 72 metre derinliği ve doğal güzellikleri ile ziyaretçilerini kendisine hayran bırakmaktadır.

Güver Uçurumu : Korkuteli ilçesi sınırları içerisinde bulunan Güver Uçurumu, orman içerisinde yaklaşık 6 km’lik bir yürüyüş yolu ile ulaşılmaktadır ki yol üzerinde size, derin vadiler ve eşsiz bir manzara eşlik eder.

Ariassos Antik Kenti : Bizans ve Roma Dönemi’nden kalma kalıntıları ve üzerinde Zeus ve kambur bir boğanın tasviri olan ve 1. Yüzyıla ait olan paranın bulunduğu antik kent, tarihi değerleri turizm değerleri ile birleştiren antik kent, ziyaretçilerini ağırlamaya devam etmektedir.

Konyaaltı Plajı : Antalya’nın Konyaaltı ilçesi sınırları içerisinde bulunan plaj, soyunma kabinleri, duşları ve tuvaletleri ile bir halk plajı olması ile birlikte yamaç paraşütü için de olanak sağlamaktadır.

Kartallı Mağara : Akseki ilçesinin Kuyucak beldesi yakınlarında bulunan ve beldenin ev sahipliği yaptığı 71 mağaradan birisi olan mağara, Bağırcak Mağarası olarak da bilinmektedir. Defineciler tarafından oldukça tahrip edilen mağaranın girişinde, Roma ve Bizans dönemine ait yazılar bulunmaktadır. Mağaranın kullanıldığı zaman dilimine dair çok net bilgi edinilememiş olmasına rağmen mağaranın girişinde yer alan yazılı taşlar ve resimlerden, insanların mağarayı sığınak amaçlı kullandıkları anlaşılmaktadır. Toplam uzunluğu 91 metre olan mağaranın genişliği 5 ile 9 metre arasında ve yüksekliği 3 ile 8 metre arasında değişkenlik göstermektedir.

Myra Antik Kenti : Demre ilçesi sınırları içerisinde bulunan antik kent, ev sahipliği yaptığı Roma Dönemi Tiyatrosu, Bizans Dönemi Aziz Nichola Kilisesi, kaya mezarları ve Likya dönemine ait yazılı kitabeleri gibi birçok ünlü yapıtla dikkat çekmektedir. Bizans Dönemi içerisinde, hem dini hem de idari açıdan önem arz eden kentin kuruluş zamanının, M.Ö. 5. Yüzyıla kadar uzandığı tahmin edilmektedir.

İskele Camii : Bölgenin simgelerinden birisi olarak kabul edilen camiinin yapım yılı ile ilgili çok net bir bilgi bulunmamakla birlikte çevresinde bulunan Karatay Medresesi ve Salihler Evi’nin tarihleri üzerinden yola çıkılarak caminin , 12. Ya da 13. Yüzyıla ait eserler arasında yer aldığı tahmin edilmektedir.

Suna İnan Kıraç Kaleiçi Müzesi : Antalya’nın merkezinde bulunan müze içerisinde; kahve ikramı, kına gecesi ve damat tıraşı gibi kültürel değerler cansız mankenlerle anlatılmakta ve Suna-İnan çiftinin özel koleksiyonuna ait kültür ve sanat eserleri sergilemektedir.

Selge Antik Kenti : Antalya’nın en önemli antik kentlerinden birisi olan Selge Antik Kenti’nin en önemli özelliği; antik dönem içerisinde kullanılan su kaynaklarının, günümüzde halen kullanılabilir durumda olmasıdır. Tarihi kalıntıları arasında bilgi alabileceğiniz, keyifli zamanlar geçirebileceğiniz ve su içebileceğiniz pınarları ile antik kenti gezmek için bir günün tamamını ayırmanız gerekmektedir.

Yivli Minare : Antalya’nın simgelerinden birisi olarak kabul edilen ve ilk islamı yapıları arasında ye alan Yivli Minare, Yivli Camii ve külliyesi ile 13. Yüzyılda yapılmış ve Selçuklu Döneminde günümüze kadar gelmeyi başarmış olmakla birlikte Yivli Camii, ilk yapıldığı dönem içerisinde Bizans kilisesi olarak kullanılmıştır.

Küçükdipsiz Mağarası : Yatay bir mağara özelliği taşıyan ve genel olarak kuru bir yapısı olan mağara, 74 metre uzunluktadır ve mağaranın sonlarına doğru sarkıtlar ve dikitler yoğunlaşmaktadır.

Aspendos Antik Kenti : Serik ilçesine 8 km mesafede yer alan antik kent, iki küçük tepe üzerinde konumlanıyor olmakla birlikte kurulduğu dönem içerisinde ticaret ve liman kenti olarak kullanılmıştır. Bir Panfilya şehri olarak bilinen şehirde, , gül ağacından yapılmış süs eşyaları, şarap ve at ticareti yapılmış ve bir dönem, dünyada at yetiştirmekle ün yapmıştır. Günümüzde, antik kentte varolan kalıntılar; tiyatro, hamamlar, su kemerleri, tapınaklar, stadyum, nekropoller, agora, eksedra, bazilika toplantı yapısı ve nymphaeum bulunmaktadır.

Termessos Antik Tiyatro : Antalya’nın 30 km kuzeyinde ve Güllük Dağı’nın tepesinde bulunan antik tiyatro, Roma tiyatrolarının en sağlam ve en güzel örneklerinden birisi olarak kabul edilmekle birlikte yaklaşık 4000-5000 kişilik bir seyirci kapasitesine sahiptir.

Karain Mağarası : Ortalama 450 metre deniz yükseltisine sahip olan mağara, Antalya’ya 27 km mesafede bulunan Yağca Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Türkiye’nin en büyük doğal göllerinden birisi olarak kabul edilen Karain Mağarası içerisinde yapılan çalışmalar sonucunda elde edilen bulgular, Antalya Müzesi ve Karain Müzesi içerisinde sergilenmektedir.

Antalya Soba Müzesi : Türkiye’nin ilk ve tek Soba Müzesi’nde, sobanın tarihsel değişim süreci anlatılmakla birlikte müze binasının bir soba şeklini anımsatması ile de ilgi çekmektedir. Müze içerisinde sergilenen eserler ise; çini soba, şömine, gaz sobası, teneke soba ve döküm soba şeklinde sıralanabilir.

Magydos Antik Kenti : M.Ö.4. yüzyıl içerisinde kurulmuş olan ve Antalya şehir merkezine 8 km mesafede bulunan antik kent, plaj ile askeri bölgenin arasında yer almakla birlikte yapay liman, hamam ve su kemeri, sergilenen kalıntılar arasında yer almaktadır.

Kesik Minareli Camii Antalya’nın simgeleri arasında kabul edilen caminin tarihi çok eski zamanlara dayanmaktadır. İlk yapıldığı dönemlerde kilise olarak inşa edilen ancak sonraki zamanlarda 2.Beyazıtın oğlu Sultan Korkut tarafından camiye çevrilen dini yapı, 1974 yılında restore edilmiştir ancak günümüzde ibadete açık değildir.

Karaalioğlu Parkı : 7000 metre2’lik bir alana yayılmış olan ve içerisinde 120 farklı bitki çeşidine ev sahipliği yapan park, Antalya’nın en eski parklarından birisidir. Kuş sesleri arasında dinlenebileceğiniz bir alan olan park içerisinde, çocuk bahçesi, çocuk eğitim alanı, çay bahçeleri ve WC’nin yanısıra çay bahçeleri ve piknik alanları da bulunmaktadır.

Saklıkent Kayak Merkezi : Ekvatora en yakın kayak merkezlerinden birisi olması ve yaz turizmi açısından önemli olan şehirlerden birinde bulunması nedeniyle ayrıca önem arz eden Saklıkent Kayak Merkezi, Antalya’ya 45 km mesafede ve Torosların zirvesinde bulunmaktadır. Gün içerisinde iki farklı mevsimi aynı anda yaşama özelliğine sahip, benzersiz bir yer olak kayak merkezinin yamaç sayılabilecek kısımlarında kar kalınlığı 100 ile 230 cm arasında değişkenlik gösterirken zirvede ise kar kalınlığının 5 metreyi bulduğu bilinmektedir.

Zeytintaşı Mağarası : Antalya’nın Serik ilçesine 15 km mesafede yer alan Akbaş Köyü sınırları içerisinde bulunan mağara, 14 metre derinliğe sahip ve sarkıtlar ve dikitler ile donatılmış durumdadır. Bir görevli eşliğinde gezilmeye izin verilen mağara içerisinde sarkıt ve dikitlere dokunmak kesinlikle yasaktır.

Arykanda Antik Kenti Finike -Elmalı yolu üzerinde bulunan ve Bey Dağları’na yaslanmış olan antik kent, 1838 yılında keşfedilmiş ve yapılan kazı çalışmaları sonucunda, antik kentin tarihinin antik çağa kadar uzandığı anlaşılmıştır. Yaklaşık olarak 4.000 yıllık bir tarih sahip olduğu düşünülen antik kent, günümüzde bir açık hava müzesi görünümündedir ve Teras duvarları, tiyatro, merdivenli sokaklar, Hellios Tapınağı, bazilika, hamamlar, anıtsal mezarlar ve agoralar gibi yapılar, günümüze kadar gelmeyi başarmış yapılar arasında yer almaktadırlar.

Kocain Mağarası : Ahırtaş Köyü sınırları içerisinde yer alan ve ulaşım açısından oldukça zorlu bir yolu olan mağara, şehir merkezine 58 km mesafede yer almakla birlikte uzunluğu hakkında kesin bir bilgi mevcut değildir.

Pednelissos Antik Kenti : Serik ilçesi sınırları içerisinde bulunan antik kent, bodrumkaya tepesinin üzerinde kurulmuş bir Pisidia kentidir. Antik kent içerisinde yapılan arkeolojik kazılar sonucunda çıkarılan Suriye ve Finike kap kacakları, kentte yaşayan halkın kendi dönemleri içerisinde yakın çevreler ile iyi ilişkiler kurduklarını göstermektedir. Antik kent içerisinde günümüzde, tapınaklar, hamamlar, alabastron kabartması ve kutsal alan kalıntıları gibi kalıntılar, günümüze kadar gelmeyi başaran antik kent parçalarını oluşturmaktadırlar.

Soura Antik Kenti : Demre ilçesine 6 km mesafede yer alan antik kent, küçük bir akropole sahip olmakla birlikte etrafı surlarla çevrilmiş bir Likya kentidir ve güneş tanrısı olan Apollon’un kehanet merkezlerinden birisi olarak bilinmektedir.

Antalya Müzesi : Antalya’nın Konyaaltı ilçesi sınırları içerisinde yer alan müze, 5000 civarında eserin sergilendiği ve 25.000 civarında eser sergilenmeden korunuyor olması nedeniyle Türkiye’nin en zengin müzelerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Müze; 14 sergi salonu, heykel ve diğer eserlerin sergilendiği bir açık hava galerisinden oluşmaktadır.

Aspendos Tiyatrosu : 2000 yıllık bir tarihe sahip olmasına rağmen günümüze kadar gelmeyi başarmış olan ve dünyaca bilinen bir antik tiyatro özelliğini bünyesinde barındıran Aspendos Tiyatrosu, Romalılar döneminde inşa edilmiştir ve her yıl binlerce turist tarafından ziyaret edilmektedir. Rivayete göre; Eski zamanlarda Aspendos Kralı'nın bir zamanlar çok güzel bir kızı varmış. Herkes onunla evlenmek istermiş. Kral da kızını kime vereceğini bir türlü bilemezmiş. Sonunda bir yarışma düzenlemiş. “'Kim halkımız, kentimiz için en yararlı şeyi yaparsa kızımı ona vereceğim" diye ilan eder. Bunun üzerine iki kardeş büyük yapılar inşa ederler. Birisi çok büyük bir su kemeri yapar, diğeri de Aspendos Tiyatrosu'nu. Kral su kemerine bayılır ve kızını tam o kardeşe verecekken bir fısıltı duyar: "Kral kızını bana vermeli”'. Kral, Aspendos Tiyatrosu'nun öteki ucundan seslenen diğer kardeşe bakakalır ve tiyatronun akustiğine hayran kalır. Kızını da bu kardeşe verir.

Kızlar Sivrisi : Antalya'nın Elmalı ilçesinin güneybatısında kalan ve 3070 metre yüksekliğe sahip olan dağ, Beydağlarının en yüksek noktasını oluşturmaktadır. Efsaneye göre; birbirlerine düşman iki kralın çocukları birbirlerine aşık olur ve kral babalarına durumu açıp evlenmek isterler. İki kral da bu birlikteliği istemez ve karşı çıkarlar. Fakat prens ve prenses ayrılığa daha fazla dayanamayıp birlikte kaçmaya karar verirler. Prenses buluşacakları Kızlar Sivrisi Dağına çıkarak prensi beklemeye başlar. Yalnız prens yolu karıştırır ve başka bir tepeye çıkar. Oradan birbirlerini görürler ve prens tekrar prensesin yanına gitmek için yola koyulur ancak o zamandan sonra ikisinden de haber alınamaz.

Amasra'da Ne Yenir?

Amasra ’ya geldiyseniz eğer yemeden dönmemeniz gereken en temel yemek tabiki balıktır ancak bununla birlikte yemeden dönerseniz pişman olurs...